Yaşantıları bize örnek olan kimselerdir. “Kim Allâh’a ve Resûl’e itâat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!”1
Yolları tâkib edilen seçilmişlerdir.
“Âlimlere uyunuz. Zîrâ onlar dünyânın (doğru yolu gösteren) ışıkları, âhiretin kandilleridir.”2 Görüntüleri âhiret amellerine teşvîk eden kutlu erlerdir. “Ümmetimin en hayırlıları, görüldüklerinde Allah hatırlanan kimselerdir. En şerlileri ise, söz götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını açan, suçsuz ve mâsumlara sıkıntı vermeyi meslek edinen kimselerdir.”3
Kelâmları gafletten uyandıran, ölü toprağa hayat veren yağmur gibi dirilten bir nefestir. “Ümmetim, evveli mi sonu mu daha hayırlıdır kesin bilinmeyen yağmur gibidir.”4
İnsanlığın Aradığı Model
Rasûlullah (as) Efendimiz, kıyâmete kadar yeryüzünde şan ve şerefle gerçek kulluğu yapacak ve insanlığın yüz akı olacak bir grubun hiç eksik olmayacağını müjdelemiştir. Onlar da gariblerdir. Garipler kimlerdir diye sorulduğunda, Peygamber Efendimiz (sav): “İsyân edenlerin itâat edenlerden çok olduğu bir toplumda sayıları az sâlih insanlardır.”5buyurmuştur.
Ortak Özellik
Kur’ân-ı Azîmüşşân’a müştâk âşık olanlardır. Hacı Hasan Efendi: Kardeşlikte ve şeyhte fânî olanlar menkıbeye, Resûlüllah (sav)’de fânî olanlar hadîs-i şerîflere, Cenâb-ı Hak’da yok olanlar da daha ziyâde Kur’ân-ı Kerîm’e çok düşkün olurlar. Es’ad-ı Erbilî Hazretleri, Kur’ân-ı Mecîd’de latîf bir zevk var, buyurur. Tâlibler çokça hatimler yapar. Sâmî Efendi iki rekâtta Kur’ân’ı hatmedecek kimseyi arar.
Resûlüllâh’a (sav) Saygı
Medîne sevgililer sevgilisinin yurdu diye hediyelerini mübârek şehrinden alırdı Hasan Efendi Hazretleri. Babaları şiirinde Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’i vasfeder. Mübârek tükrüğünü Kevser’den, kabir toprağını cennetlerden üstün görür.
Kubbe-i Hadrâ’nın yeşil kubbesinin bakımını yapan bir kimsenin ayağı temâs etti diye, çorabını muhafaza edin, buyurur Sâmî Efendi (ks). Es’ad-ı Erbilî Hazretleri Allah Teâlâ’nın ve Resûlü Kibriyâ’nın sevdâlısıdır.
“Gül-i ruhsârına meftûn olanlar şüphesiz sensiz
Ne Mülk-ü mâl-ü câh ister, ne de zevk-u safâ ister.
“N’ola bir kere şâd olsa cemâl-i bâ kemâlinle,
Ki kemter bendeniz Es’ad sana olmak fedâ ister.”
Muhammed Es’ad Erbilî
Amelden Ziyâde Muâmelat
İbâdetleri Allah Teâlâ’ya tâzimleri mahlûkâta şefkat olarak dönüşmüştür. “Kendi nefsi için istediğini mü’min kardeşi için de istemeyen, (kâmil) mü’min olamaz”6 hadîs-i şerîfini baş tâcı edinmişlerdir. Kutbu Âzam Es’ad Erbilî (ks) cemiyetin derdini kendine derd edinmiş ve ne güzel söylemiş:
“Ne yerden kârbân-ı gam geçer olsa konar bende.
Belâ râhında şimdi bir muayyen menzil oldum ben.
Esîr-i dest-i hicrânım garîb-i külbe-i ahzân,
Ne derdi hicre cân verdim ne yâre vâsıl oldum ben.”
Selahaddîn-i Eyyübî taşın bile hüznüne tahammül edemediği için, hacer-i muallak, Sevgili Peygamberimizin Mi’râc’a çıkarken ayak bastığı ve ayak izinin olduğu kaya, “Haçlıların esâretinden kurtulmadıkça yüzüm gülmez” demiştir.
Velîlerde olan bu şefkat, Rahmet Peygamber’inin hurma kütüğünü bile bağrına basmasından ileri gelir. “İslâm, Hakk’ı tâzim ve mahlûka şefkattir.”
Dipnotlar
1 Nisâ, 4/69.
2 Câmiu’s-Sağîr
3 Mecmau’z-Zevaid, h. no: 13140.
4 Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130.
5 Mecmeu’z-Zevâid
6 Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72.