Bir memlekete girerken, o memleketin mānevî önderinden izin istenerek girilir. “Destur yâ sāhibel belde” denir. O memleket halkının ölenlerinin ruhlarına bir Fâtiha ve üç İhlâs okunur.
Arz ve semâ Allah Teālâ’ya āiddir. Yönetimi de hayırlı zümreye emânettir.
Müseylime, Resûl-i Ekrem’e kendisinin de peygamber olduğunu ve yeryüzünün yarısının kendi kabîlesine, diğer yarısının Kureyş’e āit bulunduğunu ifâde eden bir mektup gönderdi. Peygamberimiz (sav) “yeryüzünün Allâh’a āit olduğunu ve onu istediğine vereceğini” bildirdi. “Mûsâ (as) kavmine dedi ki: «Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allâh’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.»”1
Câbir b. Abdullah’tan nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Yeryüzü (toprak) benim için mescid ve temiz kılınmıştır. Ümmetimden kim nerede namaz vaktine ulaşırsa hemen orada namazını kılabilir.”2 Yaratan ve yaşatan O olunca, mutlak itāat da O’nadır. Hâkim-i mutlak Allah’dır. “Biz Allâh’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz.”3
Yeryüzünde hayat sürmenin bir bedeli vardır. “Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allâh’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.”4 “Yeryüzüne, ancak âyetlerime îmân eden dürüst ve erdemli sālih kullarım vâris olacak ve sonunda cennet yurdu, onların ebedî vatanı olacaktır.”5
Sevgili Peygamberimiz (sav) hem resûl, hem de devlet reisidir. Yönetim ve liderliğiyle devlet ricâline örnek oldu. Sevgili Peygamberimiz’in (sav) yönettiği bu döneme, “asr-ı saādet” denildi. Kurduğu devlet, 30 yılda 2 kıtaya hâkim olan bir imparatorluk oldu.
Ebu Hureyre (ra)’den: “İdârî işler liyâkati olmayan kişiye verilirse kıyâmet gününü gözetle.”
Ebu Bekre (ra) rivâyet ediyor: “Nasıl olursanız öyle idâre edilirsiniz.”6
Câbir b. Abdillah (ra)’dan: “Allâh’ın Rasûlu (sav) Hz. Kâ’b’a şöyle duā buyurdu:
Allah, hakkı bilmez ve tanımaz câhil adamların idâresi (altında yaşamak)tan seni korusun.”7
Gündelik hayâtın hemen her alanında meşâyih ve bürokrasi iç içe olmuştur.
Kuşeyrî: “Biliniz ki bu yolun büyükleri, işlerinin temelini sağlam tevhîd akīdesi üzerine kurdular. İnançlarını Kur’ân ve sünnete uymayan her türlü bid’attan korudular.”
Resûlullâh’ın uyguladığı hayat tarzına muhālif uygulamalar başladığında, onun mānevî mîrasçıları olarak gördüklerinden devlet adamlarına uyarı görevini de ihmâl etmemişlerdir. Ülkeler, yaşanan beldeler huzur ve sükûnu ehlüllâh ile temin etmişlerdir.
Dipnotlar
1 A’raf, 7/128.
2 Nesâî, Mesâcid, 42.
3 Bakara, 2/156.
4 Bakara, 2/193.
5 Enbiyâ, 21/105.
6 Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, c: 5, s. 47, hadis no: 6407.
7 Mecmau’z-Zevâid.