Doğumu: Mekke, 572 M.
Vefatı: Medine, M. 635 / H. 13
Şemâili
Uzunca boylu, beyaz tenli, zayıf bedenli, gür saçlı, seyrek sakallı, çukurca gözlü idi. Kalbi aşkullah, haşyetullah ve muhabbet-i Rasûlillah ile dolu idi. Duruşları mahzûn ve sevimli, enbiyâdan sonra insanların faziletlisi idi. Künyesi, Mekkeli Ebû Kuhâfe oğlu Ebû Bekir Sıddîk Atîk’dir.
***
Peygamberimizin çocukluk ve gençlik arkadaşı, nebîlik geldikten sonra kendisine ilk inananlardan, Medîne’ye hicrette tek yoldaşı, hayatı boyunca mânevî kardeşi idi.
Mekke’den Medîne’ye gizlice hicret ederken Sevr Mağarası’nda saklandıkları zaman “İkinin İkincisi” idi. Hakk tarafından tavsîf edilen “Sıdk”ın yanındaki yâr-ı gâr (mağara arkadaşı), “Sıddîk” idi.
Orada Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’e bir zarar gelir diye korktuğundan “Mahzûn olma! Allah bizimledir!” meâlindeki âyette zikredilen Peygamberimizin tesellîsi onun içindir.
Rasûl-i Kibriyâ’nın, Kibriyâ izni ile o anda Ebûbekir’e teveccühü, İlâhî feyz ve esrârın kalbine nakşına vesîle olmuş ve Nakşîlerin zikr-i hafîsi orada telkîn ve tevdî edilmiştir.
O, Peygamber (s.a.v.)’e ve İslâm’a; aklı, canı, malı ve bütün kudret ve imkânı ile hizmet etmiştir.
Bir gün müşrikler Rasûllah (s.a.v.)’a sû-i kastederlerken Hz. Ebû Bekir yetişip; “Rabbım Allah’tır dediği için bir insana eziyet edilir mi?” diyerek kâfirleri oradan uzaklaştırmıştı.
O cesur, cömert, yumuşak kalbli, hassas yürekli, ilim, hilm, fikir, görüş ve ahlâk sahibi bir zât idi.
Mahzun mahzun Kur’ân okurken gözlerinden yaşlar boşanırdı. Onun bu halini görenlerin yürekleri yumuşardı.
Hayatı boyunca Hakk yolundaki sebatı, şecâat ve cesâretteki metâneti, adâleti, uygulamadaki istikâmeti, Hakk elçisi yanındaki sadâkati onu “Sıddîkiyyet” makamına erdirmiştir.
Öyle ki, halifelik yaptığı devirde, insanlardan hiçbir şikâyet ve mahkeme mevzû olmamıştır. Cihan tarihinde bu sene tektir ve bunun yegâne âmili Kur’ân’a sadâkati itibariyle Hazreti Ebûbekir Sıddîk’tır.
O (r.anh), siyâset ve dirâyet ehli; hâl, kâl, mâl, fikir, şükür, zikir erbâbından idi. Rasûl-i Zîşân (s.a.v.)’ın ilk örnek halîfesi, sâdâtın seyyididir (Radıyallahu anh).
Silsilede emâneti bizzat Rasûlullah (s.a.v.)’dan “Sevr Mağarası’nda” almıştır. “Pîşuvây-ı Hâcegân” (Hâcegânın rehberi) diye anılır.